20 Şubat 2021 Cumartesi

Şans getiren tasarımlar ve frekanslar

 



Dükkana gelenler bilir, her bileziği, kolyeyi takarken size “şans getirsin” der öyle kodlarız. Bir çok müşterimiz de onu taktığımdan beri çok şanslıyım, der ve cilaya/tamire bırakmak zorunda kaldıklarında boşluk hisseder.

Kodlamak o kadar önemli ki her şeyi, ben tasarım yaparken heyecanla, şevkle yapıyorum. Sanki o modeli yapmak dünyanın en önemli şeyiymiş gibi, dünyada değilmişim de uzay gemimden dünyaya bağlanmak için bir sembol hazırlıyormuşum gibi. Deli midir nedir diyor olabilirsin okurken ama bu korkumdan sıyrılıp her şeyi söyleyeceğim artık yeter ( sanki uzaylıların varlığını açıklıyorum:) ) 

Neyse evet tasarım yaparken başka bir boyuttayım, hatta başka boyutlar dünyadan daha çok ilgimi çekiyor kabul. Ama yaptığım şeyi o kadar seviyorum ki sizin elinize geçtiğinde o enerjiyi alıyorsunuz ve işte bamm! Kodlama orda başlıyor! 




Yaptıklarım size şans getiriyor çünkü enerjileri çok yüksek! Çünkü sevgi titreşimiyle oluşan her şey çok şiddetli, çok neşeli. Sen de sevgiyle yaptığın bir şey bul ve onu hayatına sok! 

 


8 Aralık 2016 Perşembe

NAZARA KARŞI KİRPİKLİ GÖZ

Yıllardır 'Göz var mı?' sorusunu duymaktan ben yıldım ama siz yılmadınız. 40 kere söylersen olurmuş nitekim.
Zeckié 'den göz fırtınası

O kadar çok yapılmış bir figürü yapmak zor oluyor; 'Her türlüsü yapılmış, en pırlantalısı takılmış, ben daha ne yapayım?' diyorsun. Bir de ben soyut bir tipim, illa herşeyi stilize edeceğim, olduğundan farklı yapmalıyım. Ayrışmalı, bana ait olmalı...

Herşeyin bir zamanı vardır, evren herşeyi ayarlar.

işte bunu yaptım

Kirpik modası var madem abartayım dedim, yaparken de bir güldüm, 'Kim alır bir de takar bu kitsch şeyi?' dedim. Sonra elimle boyadım. Güzel oldu sanki?!

göze göz dişe diş

Nazara inanırım, Nazar halk arasındaki adı, en çok enerjiye inanırım. Yaradılışın çözülmek üzere kapısı açılmış sırlarından en güncel olanı gibi gelir bana. Bunu detaylıca açıklayacak otoritelerin yanında kişisel görüşümü yazıyorum tabii. 

Göz sertifikamız

Düşüncelerimiz enerji partiküllerine dönüşüp, havada uçuşup birbirimizi ve bir takım yan olayları itip çekip dalgalandırırlar. İşte gözler de bu dalgalanma içinde insanı dengede tutan sembollerden olmuş  kadim zamanlardan beri neredeyse. Ne de olsa düşüncelerimiz gözlerden fışkırmaz mı?

Elle boyama fabrikamız


fabrikadan devam pozları

düşünün bu denli lazımmış bizim gözler dünyaya

3.gözünü aç!!!

İşte böyle bir hikaye; Zeckié'nin kirpikli göz macerası...





25 Nisan 2016 Pazartesi

Tasarimin yarattigi ambiansla fotograf cekimi yapmak


Tasarimci olarak en az tasarimin kendisi kadar gorselinin de onemli oldugunu biliyorum. Hatta bazen fotografinin urunun kendisinden guzel olduguna sik sik sahit olmusuzdur. Özellikle internet alisverislerinde bazi noktada hayal kirikligi bile yasatir bu özen.

Ben bu konuda da ictenlikten yanayim. Yaptiklarim dogal, kusurlu, dogaclama urunu ve ham goruntulu ( ben kotu anlamda dusunmuyorum bunu soylerken ama kaba bile denebilir yaptiklarima) olduklari icin, gorselinin de kusursuz ve mukemmel olmasi gerektigine inanmadim hicbir zaman. 

Elmasli yüzüğe bahar yeşili bir yaprak fon görevinde...

Bu yüzden o tasarimi düşünüp de yapan bensem, stylingini (türkçeleştirilmiş tuhaf bir kelime oldu kusura bakmayın) modellerin açilarını vs ben yapmalıyım dedim hep. O çekim işi de anlık ruh halime göre olduğundan kendim yapıyorum çoğunlukla, bir programa uyamıyorum.

Yanar döner labradorit taşa, nokta nokta mor desteği...

Bu noktada fotoğrafçi arkadaşlardan özür diliyorum. Zaten ben herbir şeyi kendim yapayım mantığıyla mücevheri moda tasarımına tercih etmiş bir tipim diye mazur görün! 

Neyse yazımın temel amacı tasarımla çekimin uyumu! Bu aralar ilham kaynağım doğadan yansımalar mesela, aslında en ilkel ilham kaynağı, sanatın ilk adımı, mağara insanlarının baş tacı. Ama ben ilkel çizimlere bayılırım. Hatta çocukların naif çizimleri benim gözümde VanGogh'a denktir.
Bu kadar tatlı bir varlık ne çizse olur mesela... ( bu kartpostal yıllarca odamda durdu,geçenlerde elime geçti tekrar,  tanıdık bir bebek değil ama bütün bebeklerin saflığını temsil ediyor.) 

Evet doğadan yansımalar, 'nature-mature' derken; devetabanı olsun, aşk merdiveni olsun, çınar yaprağı, orkide, palmiye derken...hayatımın her alanına girmişler, mağazada tropik çiçekler, turuncu yosunlar, Kıbrıs mimozası, sukulentler... Bir de baktık Zeckie çiçekçi dükkanına dönmüş.

İşte vitrini sarmış palmiye yaprakları, gölge yapıyormuş olsun, içimizi açtılar.

Tasarım hayatının her alanına yayılan bir ruh halidir. O kostümle bütünleşir, onunla yaşarsın, ambians böyle oluşur. O frekanstaysan fotoğraflarına yansıması da kaçınılmaz tabii.
Palmiyeyi fon olarak kullanmasam olmazdı haliyle...

Ve Altın Palmiyeee saça konar!

Devetabanının Kıbrıs Mimozasıyla buluştuğu an...

Vintage atlas kolyeye kızıl yaprak yakıştı sanki? 

Bu mu? 
 
Yoksa bu mu?

Şimdi de yosunlardan bir demet;

Turuncu bir yaşam alanı! İnanılmaz değil mi? İşte amorf taşlara 3 boyutlu, canlı bir dekor! 

Bu minnoş aile de yeşil bir bahçeye konmuş...

Tasarımlara yakışmış mı çekimler?

Zeckie bu aralar böyle! 
Yaşam bir tasarımsa eğer, her an taze bir kostüm giyip mutlu olmaya değer! 
( şiirsel bitsin dedim)






1 Aralık 2015 Salı

2016 gel artik, güzel gel!


2015 zor bir sene oldu. Mikro ve makro olarak. 

Guzellikler gelsin artik diye, icimiz acilsin diye bu sene erken yaptik süsümüzü püsümüzü! 


Once dukkanimiz, bedenimiz inansin ki enerjimiz degissin dedik. Eskiye mazi dedik. Anda kalalim dedik.


Beyazlara burunduk, kanat taktik! 2016'ya 'hosgelisler ola' dedik.


Aşk diledik, bariş diledik... 


Ekip candir dedik, güçleri birleştirdik, Voltran olduk! 

Haydi haziriz 2016 gelebilirsin!

Not: Güzel gel. 







27 Ekim 2015 Salı

Tasarimci nelerden ilham alir?

Cinar'i uyutmaya calisirken cumleler birbirini kovaliyordu, dur bunlari sevgili bloguma yazayim dedim. (Ki bu cumleler su an aklimda degil.)

Sonra blog ne muthis bir bulus, bizim zamanimizda gunluk vardi, annemden saklamaya calisirdim, simdi olsa bloga yazardim 100de 95 okuyamazdi, bulamazdi..dedim..

Bir yandan da 'basina buyruk' isimli yuzugumun kupesi olsa be hos olur diye dusunuyorum...


Ardindan yillaaar, belki yuzyillaaaar sonra su internette yazilanlar, cizilenler ne olacak, uzayda dolasan kelimelerimiz gibi baki mi kalacaklar? İnternet cokse ( teknolojik olmadigim icin nasil olur cokmez vs diye cevaplayanlar olabilir, bilemem) evet cokse antik sehir kazilari gibi yazdiklarimiz medeniyetimizi temsil ederler miydi, etse her birey icinde yasadigi toplumunu dogru yansitir mi, ben dogru birseyler yaziyor muyum... Diye sorular seline kapildim. Cunku eger oyleyse yazdiklarimiz cok muhimdi, oylesine sarfedilmemeliydi sanal ortam cumleleri. Belki yasadigim cagda kimse okuyamayacak ama yuzyillar sonra tarihi deger kazanmis belgelere donusecekti... Belki taki takmayi unutan insanoglunun aklini celecek, ruhsalligi gelismisken tam da madde dunyasina geri getirirdi... Yok yok enerji, tas, altinin iletisimi derken taki, mucevher her daim populer olur, ben eminim...

Bunlari dusunurken uyuyuvermisim, derim sandiniz ama yok! Katlanmis kagitlar yuzugum var bir de, katman katman... Onun soyle dalgali, hareketli kupesi olmaz miydi? Olurdu. Tadindan da yenmezdi.

İste 'tasarimlarinizi yaparken nelerden ilham aliyorsunuz?' Sorusu var ya, Cem Yilmaz' in altini cizmesi gereken 'neden sanat?'tan hallice soru.. Ne zaman sorulsa icten ice gulerim, bu karmasik beyin firtinasi anlarimi nasil ozetlesem, nasil da cevaplasam derim ; hayatin icinden...diye tatli tatli yanitlarim.. 



21 Ekim 2015 Çarşamba

Balmumundan mucevher kalibi ya da Parmak İzi

Ozellikle bu basligi koydum cunku aradim taradim nette balmumundan kalip hazirlama teknigi ile ilgili hicbir bulguya rastlamadim. 

Oysa biliyorum ki bronz heykelleri bu tip bi modelleme teknigiyle yapiyorlar. Acaba yanlis mi biliyorum birisi aciklasin?!


Bu balmumu ama nasil yapiliyordu bir turlu hatirlayamadim. Atolyede sevgili Aylin Hocam ( super tatli mucevher dersi verir, bayilirsiniz kendisine ciddiyseniz, azimli ve sabirliysaniz bana yazin telini veririm, ben tasarimci olayim ama yorulmayayim, 1 ay sonra modellerimi alip satayim, aman da cok moda olmus tasarimcilik pastadan payimi alayim diyorsaniz yormayin kimseyi makinede gidin cizdirin) neyse iste hocamla yapmistik, oynamistik balmumuyla. Ama unutmusum iste icine ne katmistik. 
Hocam parafin katiyorduk ama gerek yok dedi. Baska bi wax malzemesiyle dene dedi olmazsa. Ben de erittim, ama oyle cok sanayi tipi degil elbet;


Boyle ilkel bi durum, hatta bu isler hep boyle, kafanizda buyuk bisey yaratmayin, isteyince oluyor, mutfak gerecleriyle mucizeler olur. 

Ben icine mavi wax kattim. 

Sonra doktum, dondu, biraz bekledim kazidim;

Oynadim, ezdim, buzdum, parmak izimi biraktim ;
 

Bunlar cok taze, henuz masamda duruyorlar, 2 haftaya vitrine cikarlar, calmayin haa!!! Benzetebilirseniz tabii..

Bakin ilk grup vitrinde, ham biseyler yapayim dedim, biseyler oldu iste

 
Begendiniz mi?


Bunlar da bronz olmus halleri...


2 Eylül 2015 Çarşamba

Vitrine cakil taslari serptik!

Yeni vitrin yapmayi hep cok sevmisimdir. Sergilenen tasarimlar kadar vitrin sunumu da tasarim kokmali bence.

Bir de sezon degismeden aklima esti mi vitrin degistiriyorum nedense.. 

Bu vitrin basligimiz da 'tatilde toplanan cakil taslarinin sevilen renklere boyanmasi' adiyla seyirciyle bulustu. 
Bakiniz uretim asamasi;

 Eller boya icinde, cocuklugum gibi.. Yaparken de dedim ki cok guzel meslek secmisim, yoksa ortaligi birbirine katamazdim, bankaci olsam mesela?! Ya da ev hanimi olsam bunu koyardim aksam masaya;


Ve iste sonuc;


Buyrun afiyet olsun, vitrinimize bekleriz!